Evet efendim cuma günü okuluma gittim,okulumun giriş kapıları değişmiş,değişmeside çok normal bir olay,bizim zamanımızda öyle öğrenci servisleri filan yoktu,tabanvay veya dolmuşla giderdik okula,şimdilerde servis araçları okulun içine kadar giriyor,şimdilik minik olan yarınlarımız rahat etsinler diye,bir zamanlar sinema olan şimdi düğün salonu olan kristal sinamasının yanındaki servis kapısından okul bahçesine girdik,tenefüs vaktiymiş,o minik yürekler nasıl koşuyorlar,nasıl oynuyorlar o geniş olan her santimetrekaresinde ayak izim olan ön bahçede,ilk orda istiklal marşını okumuştum,ilk orda sıraya girmeyi öğrenmiştim,ilk tenefüs ile orda tanışmıştım,ilk orda en iyi öğretmenin sınıfında olma gururunu yaşamıştım,her tenefüs tek kale maç yapardık iki ağaç arası kale olurdu,takımlar değişmezdi şöyle bir sıralayayım bakalım hatırlayacakmıyım takım oyuncularını,Ahmet,Ali Şükrü,Erkan,Enver ve kaleci olarak bendeniz,işte uzun yılların etkisi iki kişi daha olacaktı hatırlayamadım,bazende sınıflar arası bahçeyi boydan boya maç sahası olarak kullandığımız maçlar yapardık,hala iki elimin işaret parmaklarımda o kalecilik günlerimden kalma sakatlığı taşırım,okulumuzda önlük yoktu,sınıf üniformaları vardı her sınıfın kendi üniforması,üniforma olmasına rağmen,öğretim yılının büyük bölümünde herkes normal giysileri ile gelirdi okula,okul traşı nedir bilmezdik,saçlarım omuzlarıma kadardı,o zamanlar ilk öğretim beş seneydi,orta okulu başka okulda okurduk,bu saç yüzünden orta okulun ilk gününde okuldan kovulmuştum.
Neyse konuyu dağıtmadan biz yine ilk okulumuzla devam edelim,okul binamızın giriş merdivenlerinden önünden geçerken,okula yazıldığım günü hatırladım,çünkü yazıldıktan sonra sevinç içinde eve dönerken o merdivenlerden,artık okullu olmanın heyacanı ve neşesi ile uçarak atlamıştım,insan hafızası ne güzel ayrıntıları ile yaşatıyor o günleri,renkleri,kokusu ve sesleri ile,okulumun yerine göre sinema salonu,spor salonu,müsamere salonu ve eğitim salonu olan büyükçe olan salonuna girdik müsamereyi izlemek için,salonun balkonları vardı onları kapatmışlar,kimbilir ne düşündülerse,benim okula gittiğim zamanlar her cumartesi günü o salonda ücretli olarak çok kaliteli filmler oynardı kimi zaman çizgi film,kimi zaman başka filmler,bu filmler sayesinde ilk defa orda tanıştım sevimli hayalet casper ile,her hafta bir iki derse bu salonda eğitici filmler gösterilirdi,yabancıların çektikleri,deprem,yangın,ilk yardım,orman,trafik kuralları ve çevre ile ilgili,filmlerin hepsi siyah beyazdı.
Müdire hanım kısa ve öz bir konuşama yaptı,bendenizi etkileyen cümlesi şu ''Mahmudiyeli olmak bir ayrıcalıktır'' oldu,evet kesinlikle Mahmudiyeli olmak bir ayrıcalıktı,okuldan mezun olmamın üzerinden çok uzun seneler geçmesine rağmen,o okulda öğrendiklerimle kişiliğim şekillendi,ailemden sonraki ikinci temel taşı bu okul oldu,okulumun değerli öğretmenlerini ve özellikle sınıf öğretmenim,ilk öğretmenin olan sayın Saraçoğlu hanımefendiyi saygı ile selamlıyorum,bu alemden göç etmişlerse onlara rahmet diliyorum.
Çocukluk düşüncesi ve hayal dünyası ile,ilk bu okulda Dev Gençli oldum,Dev Genç deyince,ayaklarında kocaman postallar olan çok büyük ayakları olan kocaman abiler olduklarını hayal ediyordum,ben Dev Gençliyim diye ahkam kesiyor ve gururla yürüyordum,Mahir Çayan yüzünden ilk siyasi dayağımı yemiştim,siyasetin ne olduğunu bile bilmediğim halde,şimdilerde bakıyorumda içimdeki hakkın yanında olma,doğrularımdan taviz vermeme,mazluma sahip çıkma,kimsenin önünde hiç bir menfeat için eğilmeme,dik başlı,anarşist ruhumun kor olan ateşinin kıvılcımları o zamanlardanmış.
Salondaki minderleri görünce beşinci sınıf olduğum zamanlar geldi aklıma,salonda o minderleri yere serer yüksek atlama çalışırdık,okullar arası atletizm yarışmaları için,okuldaki en iyi yüksek atlamacı,en iyi uzun atlamacı ve en iyi yüz metre koşucusuydum,taki o salondaki bir yüksek atlama çalışması sonucu sakatlanana kadar,hiç abartmadan söyliye bilirimki hem ben atletizim geleceğimi kaybettim hemde Türkiye çok iyi bir atlet olacak,bir atletini kaybetti,seneler sonra bile koca tümende bile atletizmde kimse benle yarışamamıştır.
Mahmudiye okulunun,bizim zamanımızda Aksaray ilk okuluydu adı,okulun adıda değişmiş,ne çok etkinlik vardı okulumuzda her sene bir kaç kez gezi düzenlerdik,bütün veliler birbirlerini bu vesile ile tanır yeni dostluklar oluşurdu,İstanbulda gezi yaptığımız yerler şimdi yok,her taraf beton oldu,insanların yürekleri gibi.
Beş sene bir okulda okursan ,iyi gözlem yaparsan hele birde çok yaramaz olursan,o kadar çok anın olurki anlatacak,biraz uzun bir yazı oldu hepsini yazmaya kalksam sayfalar yetmez,azda olsa sizlerle bir kaçını paylaştım,anılarımı yaşıyarak,gözlerim nemli olarak.
Ya işte bendenizde,bir zamanlar ilk okula gitmiştim.
Birinci ve ikinci sınıfa giderken bizim sınıflar alt kat ve girişteydi bu merdivenlerden aşağıya üst katlardan dört ve beşinci sınıflar inerlerdi,o inen dört ve beşler bizlere ne kadar büyük gözükürdü kocaman adamlar gibi.
Ön bahçe,o ağaçlar daha fazlaydı aradakileri kesmişler,işte bizim tenefüslerde oynadığımız tek kale maçlardaki doğal kalemiz.
Arka bahçe basket oynadığımız,potaların olduğu yer.
Nette bulduğum Aksaray İlk Okulunun yani Mahmudiye ilk okulunun çok eski bir fotoğrafı.