15 Ağustos 2009

Hasretim ve Özlemim












Bundan sonra ağustosta gelmiyeceğim,çok sıcak oluyor dayanamıyorum,eylül veya ekimde gelirim diyordu,halbuki bilmiyorduki birdahaki ağustos ayını göremiyeceğini,insan yalan söylermi,hemde büyük günah olduğunu bildiği halde,üstelik hemde babasına karşı,evet,evet bir evlat olarak söyledim,her zaman her şeyi en doğru şekilde ifade ettiğim halde,’’sen ölüyorsun baba’’… dememek ve umutlarını tüketmemek için yalan söyledim,canım babam nefes darlığı çektiğini sanıyordu yalanlarımızdan dolayı.

Ne güzel yolcu etmiştik tatile yollarken o bembeyaz saçlı cemali güzel ruhu güzel adamı,öksürüğünü basit bir soğuk algınlığı sanarak,klimalardan uzak dur tembihi ile halbuki bizde gidecektik senelik iznimizde hep beraber tatil yapacaktık,kimbilirdiki kaderin bizleri ayrılığa götürdüğünü.

Zamansız çalan kapı zili ile telefon sesi her zaman için tedirgin etmiş ve kapıyı veya telefonu açana kadar geçen süre zarfında ne endişeli düşünceler oluşurdu kafamın içinde,yine böyle bir zamansız çalan cep telefonunun sesi ile irkilerek,telefonu açtım,kulağımda annemin o güzel sesi ama üzgün ve bir o kadarda bir şeyler gizliyormuş ses tonu ile ‘’gelmiyormusunuz babanın durumu iyi değil’’… diye ifade edişi,öyle anlar vardır ya zaman birden durur ne düşüneceğini,ne söyliyeceğin bilmezsin,vucudun ordadır ama sen yoksundur,seni sen yapan düşüncelerindir,işte böyle bir kısa devre anı yaşadım,bu kısa devre olayı babamın ak ve pak yolculuğunun,benim hasretimim,özlemimim dayanılmazlığa ulaşacağı olan geleceğimin işaretiydi.

Gece yarısı olmuştu,İstanbuldan akşam saatlerinde çıkmamıza rağmen,şımarıklıktanmıdır veya başka isim bulamadığımızdanmıdır yazlık diye ifade ettiğimiz fakirhaneye yeni gelmiştik ,balkonda hal hatır sorma klasik işlemlerinden sonra olayların gidişatını anlatırken anacığım ağzındaki baklayı çıkardı

‘’Babanız Kanser çocuklar’’...

‘’Doktor sizi İstanbula sevk etmiyorum,orda iş olsun diye keser biçerler,boşu boşuna kesilmiş biçilmiş olur,bu aşamadan sonra yapacak hiç bir şey yok’’...


Neyin nerden,kim tarafından takdir edildiğini bildikten sonra,amenna diyerek teslim olup takdiri ilahi karşısında boyun kesmek,birer kul ve fani olarak bizlerin vazifesiydi.


İnsan her zaman için en sevdiklerinin acı kayıplarını yaşayacağını düşünürde,nasıl vefat edeceklerini düşünmez,yanlızca kendini nasıl bir son beklediğini bazı zamanlar düşünür,işte bu düşüncelerin tam tersinin düşündüğüm günlerin arifesindeydim,canım dediğim babam hakka nasıl yürüyecekti,kelime-i şahadet getirebilecekmiydi,yoksa dayanılmaz ağrılarının verdiği acı ile isyankarmı olacaktı


Annacığımın içimi dağlıyan kor ateşi haberi ile,yol yorgunluğunu bahane ederek,savunma mekanizmasımı diyelim,yoksa o an için olaylardan kaçışmı diyelim bilemiyorum,sıkıştığım her zaman için yaptığım uykuya kaçış,sanki uyanınca bunlar olmamış olacak veya gördüklerin bir rüyadan başka bir şeyler değilmiş diyecekleri beklentisi içinde,benim gibi zayıf insanların saklandıkları bir şeyler vardır benim sığınağımda uyku,onun için sığınağım olan uyumaya çekildim.


Derinden bir sesler geliyor,anlaşılmaz tuhaf böğürtüyü andıran sığınağında saklanan ruhumun bedeninin kulağına.


‘’Ölüyorum ben’’...


Nasıl yataktan kalktığımı bilemiyorum,tek bildiğim omuzumdaki dayanılmaz acı,sesin geldiği tarafa giderken omzumu kapının pervazına vurmuşum,ne şekilde yataktan fırladıysam,nasıl fırlamayayım canım babam ‘’ölüyorum ben’’... diyordu,benim babam nasıl ‘’ölüyorum ben’’ ... derdi,yoksa korkularım gerçekmi oluyordu babam isyanmı ediyordu,belki başkaları için çok doğal bir durum olabilir, ‘’Ölüyorum ben’’ ... kelimesi,başkalarına göre doğal olan bana göre anormaldi,benim baban ‘’ölüyorum ben’’… diyemezdi,dememeliydi,babama,bana ve bize yakışmazdı.

Evin içinde bir koşuşturmadır var,meğerse canım babam hastalığının verdiği öksürükten dolayı tükürme ihtiyacı hissetmiş,anacığımdan tükürük kapı istemiş,onlar tükürük kapı yetiştirme içersindeyken,korkularının esiri olmuş bendeniz,boğuk öksürük ile ‘’kap getirin’’… cümlesini,’’ölüyorum ben’’ ... diye anlamışım,Hamd olsun o an için korktuğum gerçekleşmedi.


Hastalığın seyrinin daha ağırlaştığı ve zahmetli olduğu zamanlarda yeniden dönmek üzere İstanbula dönmeye karar verdik,iznim bitmişti çalıştığım iş yerinde iş başı yapmam gerekiyordu,malum geçinebilmek için çalışmak gerekiyor,anacığım babama ‘’çocuklar yeniden gelmek üzere İstanbula dönecekler’’... demiş,canım baban benim için ‘’gitmesin o güçlüdür,kalsın’’... demiş,anacığım bu ‘’ gitmesin o güçlüdür,kalsın’’... lafını bana söylediğinde o kadar mutlu oldumki,bir evlat için ne güzel bir söz bu böyle ‘’gitmesin o güçlüdür,kalsın’’... sözü,hayatı boyunca çalışmasını çok ama çok seven birinin,dünya bir tarafa evlatları bir tarafa mantığı güden,evlatlarının rahatı için kendisini feda eden birinin,evladının işsiz kalacağını bile bile, ‘’o gitmesin’’… demesi ne şaşılacak bir durum değilmi ?

Kimbilir belkide durumun farkına varmış,belkide hem bedensel güçlü oluşum,hemde ruhsal olarak güçlü oluşumumdan dolayımı dedi bilemiyorum,ama şu bir gerçekki her zaman için inanç konularındaki düşüncelerime ve sözlerime kıymet verirdi,her bir şeyin en ince ayrıntısına kadar bildiğimi ve bazı şeylerin özüne vakıf olduğuma inanırdı,her duyduğu dini sözü ve olayı
gelir bana onaylatırdı,benim anlattıklarımla kalbi mutmain olurdu canım babamın.


Babam evin dışında bir simit bile alıp yemezdi,çocuklarının o an için boğazlarından geçmiyor diye,bizler ise soluduğumuz havayı bile sakladık ondan,aldığımız oksijen tüpünü bile babamın arkası dönükken görmesin diye eve öyle getirdik ve sakladık,bir defa tadarsa devamlı ister alışkanlık yapar,bu alışkanlık sonucu ilerleyen günlerde bu tüpün verdiği oksijende yeterli gelmez diye,daha çok zor günler için sakladık,sakladık ‘’baba senden havayı bile sakladık’’...


Garibimin içi yanardı hastalığının verdiği hararet ile buzlu su isterdi içmek için, ayaklarına leğen isterdi soğuk su koyardık ayaklarını leğenin içine soğuk suya sokardı rahatlamak için,bazende ‘’başıma soğuk su dökün’’… derdi,içinin yandığında kavun verirdik buzdolabından çıkmış soğuk kavunu nasılda yerdi,çok hoşuna giderdi rahatlattığı için devamlı kavun isterdi,babamın odası evimizin lodosa bakan odasıydı,yatamazdı çekyatın üstüne oturur başını lodos esen pencereye koyar öyle uyumaya çalışır,uyuyamazdıda ,bir şeye ihtiyacı olur,yanlız kalmasın diye nöbetleşe başında beklerdik,nöbetin bende oldu vakit odada ayakta beklerdim,taki yorulana denk,yorulduğum zaman çekyatın dibine çökerdim,babamın ayaklarının dibine,yerde olduğum için babamın kaba eti yüzümün hizasına gelirdi,kavun yediğinden dolayı çok gaz olurdu ve hastalığının verdiği durumdan dolayıda gazı salardı yüzüme,yüzüme,ne güzel kokardı sen kokan kavun kokusu,’’özledim be baba çok özledim yüzüme yellenmeni bile özledim’’...

İki elimizin parmaklarını geçmeyecek zaman süresinde olaylar gelişti,son gecelerinde iyice ağırlaştı,ağrıları çoğaldı artık inliyordu,acılardan uyuması bile mümkün değildi,elimizden hiç bir şey gelmiyor,ancak dua ediyorduk,dualarım sağlığına kavuşması için değil,imanını kaybetmemesi için Allah Cc hazretlerine yalvarmaktı,babacığımın diline zikir vermesi,canını teslim edeceği zaman ruhunu kabz etmeye gelen melekul mevt ve yardımcılarının gül yüzlüler olarak gözükmeleri ve canım babacığımı korkutmamaları içindi dualarım,en büyük korkum,babacağımı korkutacakları olmuştu,Allah Cc dualarımı kabul etsin diye,naz makamında olan evliyanın büyüklerini büyük bir çoğunluğunu aracı olarak dualarıma eklemiştim,Allah Cc bu günahkar kulunun duasını kabul etmese bile,kendine dost olan evliyaullahın yüzü suyu ve hatrı hürmetine dualarımı kabul eder diye,Hamd olsun Allah Cc hazretleri dualarımı kabul eyledi,evliyaullahın ruhaniyetide bizlerin yanında oldu.

Saatler geçmek bilmiyordu,geceler o kadar uzunduki sanki güneş bir daha doğmuyacak sabah olmıyacak sanıyordum,babacığım inildiyor,bu iniltiler bana endişelerim ve korkularım yüzünden ah,vah gibi kulağıma geliyordu,
‘’sabır babacığım sabır Allah de’’... diye telkinde bulunuyordum,babacığım zar zor başını bana çevirdi ve feri gitmiş gözleri ile bakarak,inilti ve homurtu karışımı kısık bir ses ile,
‘’Allah,Muhammed diyorum oğlum’’…,
‘’Allah,Muhammed’’... dedi
Allahu Ekber,yüce rabbim sana hamdü senalar olsun,ne güzel bir müjde bu,babacığımın diline zikri yerleştirdin,benim korkularımıda yok ettin.

Geçmek bilmez bir gecenin sonunda güneş doğmak üzereydi,babacığım balkona çıkar beni dedi,on metrelik balkona giden yolu,onbeş,yirmi dakikada defalarca mola vererek gittik,nefes alamadığından iki adım atıyor ve tıkanıyordu,tıkandıkca mola veriyorduk,kucağıma veya sırtıma alamıyordum bir yerini acıtacağım endişesi taşıdığım için,balkona çıkınca sandalyeye oturttum,mecali kalmadığından başını masaya yasladı,masa ile başının arasına yastık koydum,hani ecel teri döküyor derler ya,ilk defa ecel teri görmek babamda nasip oldu,babam ecel teri döküyordu,teri göğsünden göbeğine süzülüyor yere damlıyordu sabahın ayazında.

Gün doğdukdan sonrada bir veya iki kere çıktık balkona,babacığımın gözü devamlı saatteydi,saati göremediği zaman bile, ‘’saat kaç oldu’’... diye devamlı soruyordu,sanki birine randevü vermişte veya biri gelecekte onu bekliyordu,zamanı öğrenip ne kadar kaldı diye,
‘’hadi beni odama götürün’’...dedi,ev ahalisi kalkmışlardı kimileri kahvaltı hazırlığı yapıyor,kimileride babamın yanındaydılar,iki kişi babamın kollarına girerek odasına götürmeye çalışıyorlardı,yine sık,sık mola vererek,her molada sandalyeye oturuyordu, ama ne olduysa oldu odasına iki metre kala verdiğimiz molada,’’beni yere indirin’’... dedi,hep beraber babacığımı yere indirdik şilte getirerek üstüne yarım yatar şekilde oturttuk,çok zor nefes alıyordu,

Aniden büyük torununu kast ederek ''T..... nerde’’... diye seslendi,''markete ekmek almaya gitti''... diye cevap verdiler,artık iyice nefes alışı zorlanmaya başlamıştı,yelpaze ve vantilatör kafi gelmiyordu,babacığımızdan sır gibi sakladığımız oksijen tüpünü ortaya çıkarma vakti gelmişti,oksijen tüpünü getirdik ve burnundan hava vermeye başladık,daha iki nefes almamıştıki,rahatsız oldu, ''çıkarın bu şeyi burnumdan''... dedi,bizlerde çıkarttık tam o sırada büyük torunu marketten geldi,''Baba T..... geldi'' diye söylendi,babamda kendini zorlayarak,’’T.... ben gidiyorum’’.....diye seslendi,
ölmekmi yoksa gitmekmi?
Hz Yunusun dediği gibi ''ölen hayvanmış,aşıklar ölmez''...babam ölmüyordu,babam gidiyordu,yüce rabbbim sen işini bilirsin,hak edene hak ettiğini verirsin.

Bir sesleniş daha zorlayarak,derinden''N…. gel ayaklarımı ovala''... diye anneme seslendi,annem ayaklarını ovalarken,bir çoğumuz abdest alarak tesbihata başladık,kimimiz yasini şerif okuyor,kimimiz zikr ediyor,kimimizde bildiği duaları okuyor bir yandanda rahat nefes alsın diye yelpaze ile yelliyorduk,etrafında müstakbel zevcesi,evlatları,gelinleri,torunları ve baldızı vardı,ne güzel değilmi ?
Allah Cc bizlerinde son nefesimizi verirken,sevdiklerimizin yanımızda olmasını nasip ve ihsan etsin.

Gerçekten yüreğinle sevdiği,beyaz kız dediği aşkına,’’N…. Hakkını helal et’’… dedi,derkende o nefes almasındaki zorluklar ortadan kalkmış,sanki ciğerlerinde hiçbir problem yokmuş gibi çok normal vaziyette nefes alıyordu,bizlerinde artık yelpaze sallamamıza gerek kalmamıştı,annem ‘’helal olsun,sende hakkını helal et’’… dedi,ne oluyordu bize hakkını helal etmeyecekmiydi yoksa,ani bir refleksle heb beraber koro eşliğinde,’’baba bizlerede hakkını helal et’’… diye seslendik,aslında bu hakkını helal etmez diye seslenişimiz bir panik değil,biliyorduk her zaman için hakkını helal ettiğini,ailesi ve çocuklarını canından çok düşünen bir kişinin başka bir türlü davranması düşünülemezdi bile,bizimkisi adet olanı yerine getirmekti.

Babam hayatında hiç zemzem içmezdi ve içmemiştide,sorardık ‘’neden içmiyorsun’’… diye,’’zemzem içmeye layık bir ağızım yok,günü gelince içerim’’… derdi ve günü geldiğinde kaşık,kaşık kana,kana içti,Allah Cc suyuna böyle saygı gösterenin içinin hararetini zemzem ile söndürmezmi ?

‘’Tilki’’… diye avazı çıktığı kadar yüksek bir ses tonu ile bağırdı,çocuklar gelişen olaylara şahit olmasınlar ve aslında bu gibi durumlarda olabilecek ters durumları görmesinler ve hafızalarına yer etmesin diye çocukları balkona çıkarmıştık,küçük torununa tilki derdi,küçük torun uyanık bir şey olduğundan dolayı,eve gelir herkese selam verir küçük torununada ‘’tilki naber’’… derdi,küçük torunda dedesine ‘’tilki iyidir’’ derdi,kimi kelimelerin kullanılması çok saçma gelebilir ama o saçma dediğimiz kelimeler bir birlerini sevenlerin,sevgilerini en iyi ifade ediş şeklidir,küçük torunda dedesinin son anlarındaki ‘’tilki’’… diye veda niteliğindeki bağırmasına,balkondan oda ‘’tilki ‘’… diye cevap verdi,dedesine son seslenişiydi.

O kadar rahat bir şekilde tane tane kelimeler dökülü verdi kainatın kandili olan ve insanın kulluğunun idrakinin mührü olan mübarek kelimeler,mübarek ağzından,insanların,cinlerin ve meleklerin şahitliğinde dökülü verdi.

‘’Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu’’

Ve büyük bir sessizlik,özlem ve hasret…


Anacığımın laf,lafı,konu,konuyu açınca defalarca yinelediği bir söz vardı,’’babanızın teri çok güzel kokar çocuklar,babanızın terini koklamak çok koşuma gider’’… derdi
Evet baba senin terin çok güzel kokuyordu,’’ter kokunu özledim baba’’...
Sen evine gitmek için kalkar kapıya doğru yönelirdin,bende seni yolcu etmeye peşinden gelir sana sarılırdım,’’hadi varmısın güreşe’’… derdim,sen ise ‘’hadi ordan sen ayısın,ben senle güreşebilirmiyim’’…derdin,’’sana sarılmayı,bana ayı demeni özledim baba’’…
Hep bana ‘’sen ölü soyucusun’’… derdin,evet baba çok ölü soydum,senide soydum baba,sen tertemizdin,ak ve pak’’senin ak ve pak bedenini özledim baba’’…
Hiç sevmezdin kendini öptürmesi ama,bir şey olduğunda her zaman beni ikna edebilmek için’’ölümü öp’’… derdin ya,teneşirde çok güzel duruyordun,çok yakışıklıydın,alnından öptüm seni baba,hala bu öpüşün tadı dudaklarımda,’’seni zorla öpmeyi özledim baba’’…

Seni çok özledim baba,babam olduğun için,dostum olduğun için,arkadaşım olduğun için,BABA seni sen olduğun için çok özledim…

Hepimiz Seni Çok,Çok Özledik….



Ve


15.08.2000 yılının üstünden tam tamına 9 koca yıl geçti,hasret içinde anılar ile.

7 yorum:

Allahim gani gani rahmet etsin.yattigi yer nurla dolsun...

size ne mutlu babanizin son nefesinde yaninda olabilmissiniz.
zorla aldiginiz öpücüklere zor! bir öpücük eklemissiniz son kez.

arkasinda onu hayirla yad eden sizin gibi evlat birakmis babaniz.bu yaziniz tilkilere de onu unutturmayacak ve daima hayirla buruk tebessümlerle yad ettirecektir.

hasret ve özleminiz ahirette son bulur insallah...

SILA

Sıla hanım yorumunuz ve duanız için Allah Cc razı olsun.
Hepimizin bizden evvel hakka yürüyen geçmişlerimize Allah Cc rahmet eylesin,kabir azabı çekenler varsa kabir azaplarını defi def eylesin,makamlarınıda cennet eylesin.

İstanbuli
yazınızı bi solukta okudum
çok akıcı güzel bir usluptaydı

ama çok etkilendim
nakadar duygulu bir yazıydı bu böyle
şuan kendimi ve düşüncelerimi ifade edemiyorum

Baba sevgisi ayrı sarstı beni
Baba ölürken Allah'a isyan etmemesi için
ettiğiniz dualar ayrı sarastı beni

İnançlı ölmek
Kelime-işahadet getirmek
nasip olurmu bizlere

Babanıza olan sevginiz
beni çok duygulandırdı
çokta utandırdı
çünkü;babamla ilişkimiz pek sıcak diildir

İnançınızı açılıykende kaybetmemeniz ayrı yıktı beni

çok duygulandım
çok şey kattı bu yazı bana

Allah yerini Cennetlik etsin
çokta yakışıklıymış rahmetli

ne mutluki sizin gibi evladı varmış

Allah rahmet eylesin
Kabri nur olsun

Duygularınızı bukadar açık ve net yazdığınız için
teşekkür ederim
yazınin sonlarına gelirken Ezannın başalaması bu ne güzel bir fikir

Hoşçakalın!

Kumsal hanım ziyaretiniz,okumanız,yorumunuz,
duanız ve güzel temennileriniz için çok teşekkür ederim.

İstanbul
bulmuşum böyle kaliteli,
sürükleyici anlatımı
hiç okumazmıyım...

Asıl ben teşekkür ediyorum ki
böyle güzel anlatımın için

şurda kaç kişi varki kalemi kuvvetli olan

Allah rahmet etsin..Okurken ağlayasım geldi defalarca..Zor tuttum ama yinede başaramadım.Sanki olaylardaki ben mişim gibi.Benim babammış gibi :(

İçten ve samimi bir dille yazman etkiliyor okuyucuyu..Teşekkürler abi..

Allah Cc hepimize son nefeste iman ile gitmemizi nasip etsin (Amin)

yazdiklarinizi okurken goz yaslarina bo[uldum bende babami henuz iki ay evvel kaybettim acinizi ve ozleminizi cok iyi anliyorum evet baba bambaskadir ter kokusu bile ozleniyor allah rahmet eylesin topragi bol olsun ins.hayat bize yasanacak en buyuk acilari gosterdi sabir demekten baska ne gelir elden

Yorum Gönder